7 Mayıs 2010 Cuma

KISKANÇLIK ve ZARARLARI

KISKANÇLIK ve ZARARLARI
Öfkeden kin, kinden de kıskançlık doğar. İnsanı felakete sürükleyen
şeylerden birisi de kıs kançıktır.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Kıskançlık iyi amelleri yok eder."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Üç şey var ki, hiç kimse onlardan kurtulamaz:
1- Başkas ı hakkında kötü düşünmek (su-i zan).
2- Fal.
3- Kıskançlık.
Bunların ilaçlarının ne olduğunu s ze öğreteyim: Kötü sanı bes lediğiniz
zaman onu araştırıp üzerinde durmayınız. Kötü fal meydana gelirse, ona
güvenmeyiniz. Kıskandığınız zaman dilinizi ve elinizi kıskançlığın
gerektirdiği ş eylerden uzak tutunuz."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Sizden önceki ümmetlerde meydana geldiği için yok olmalarına sebep olan
şey sizde de görünmeye başladı. O, kıskançlık ve düşmanlıktır.
Muhammed'in (S.A.S.) ruhu kudret inde olan Allah'a yemin ederim ki,
imanınız olmadan cennete giremezsiniz; bir birinizi sevmeden imanınız
olmaz. Bunun ne ile elde edildiğini size bildireyim: Birbirinize yüks ek sesle selam veriniz."
Zekeriya (A.S.) diyor ki:
"Yüce Allah buyuruyor ki: kıs kanan kimse benim nimet ime düşmandır;
kullarım arasında yaptığım taksimi beğenmiyor."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Altı sınıf insan çeşit günahla hesapsız cehenneme girer.
Hükümdarlar, zulümle,
Cahiller inatla,
Zenginler kibirle,
Tüccarlar ihanetle,
Köylüler cahillikle,
Âlimler kıskançlıkla."
Enes (R.A.) diyor ki:
"Bir gün Resulullah'ın huzurunda oturuyordum. "Şu anda cennetlik birisi
içeri girecek." buyurdu. Ensardan birisi girdi. Yeni abdest almış , sol elinde
takunyaları, sakalından su damlıyordu. Ertesi gün yine böyle buyurdu.
İçeri aynı şahıs girdi. Üç gün böyle devam etti. Abdullah İbn Amr adamın
amelinin ne olduğunu öğrenmek istedi. Adam şöyle dedi: Hiç kimseyi iyi
bir şeyinden dolayı kıskanmadım."
Avn İbn Abdullah devlet baş kanlarından birine şu öğütte bulundu:
"Kibirden uzak ol. Zira bundan önce işlenen bütün günahlar kibirden
dolayı idi; iblis kibirli olduğu için secde etmedi.
Hırstan uzak ol. Zira Adem'i (A.S.) cennetten hırs çıkardı.
Kıskançlıktan uzak ol. Zira haksız yere dökülen ilk kan kıs kançlıktandı:
Adem'in (A.S.) oğlu, kardeşini bu yüzden öldürdü.
Yüce Allah'ın sıfatlarından veya As hab-ı Kiram'ın s özlerinden
konuşulduğu zaman dinle.
Dilini fazla şeylerden koru."
İbn-i Sirin diyor ki:
"Dünya nimeti için hiç kimseyi kıskanmadım. Zira eğer o kimse cennet ehli
ise, cennet nimetlerinin yanında onun sahip olduğu nimetlerin ne değeri
var. Eğer cehennemlik ise, kendisi ateşe girdikten sonra dünyada sahip
olduğu nimetin ne faydası var?"
Ebu Derda (R.A.) diyor ki:
"Devamlı olarak ölümünü hatırlayan kims ede ne neşe olur, ne de
kıskançlık."
KISKANÇLIĞIN ASLI
Kıskançlık, başkasının bir nimete sahip olmasını istememek, veya elinde
var olan nimetin yok olmasını istemekt ir. Bunun için kıskançlık haramdır.
Haramlığı, doğru eserler ve sağlam hadislerle sabit t ir. Verilmiş olan bir
nimetin olmamasını istemek, Yüce Allah'ın hükmünü beğenmemektir. Bu da
kalbin pisliğinden ileri gelir. Zira sana ulaşmayan bir malın yok olmasını
istemek kötü kalplilikten başka bir şey değildir.
Başkasının sahip olduğu nimetin yok olmasını istememek fakat kendi için
benzerini istemek gıptadır. Dinde is e gıpta iyidir ve hatta farz bile olabilir.
Zira,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Bunda (iyi işlerde) rekabet edenler, rekabet etsinler."
MUTAFFİFİN SURESİ, Ayet : 26
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Allah'tan mağfiret için yarışınız."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Kıskançlık ancak iki şeyde caizdir:
1- Yüce Allah 'ın kendisine mal ve ilim verdiği ve bu malında ilmi ile hareket
eden kimse.
2- İlmi olup malı olmayan, fakat "Eğer benim malım olsaydı hayra
harcardım" diyen kimse. Sevaba her ikisi de ortaktırlar.
Malını kötü yolda harcayan için, benim "Malîm olsaydı ben de böyle
harcardım" diyen kimse de aynı günaha ortak olur."
Bu çeşit isteğe de kıskançlık denir. Ama bu is tekte baş kasının nimetinin
yok olması arzulanmıyor. Hiçbir yerde baş kasına verilen nimeti
beğenmemek caiz değildir. Ancak o nimetin sahibi zâlim ve fasık olursa,
nimeti de zulüm ve fısk aracı yaparsa o zaman ondaki nimetin yok olmasını
istemek caizdir. Zira aslında nimetin yok olması değil, zulmün ve fıskın yok
olması istenmiş olur.
KISKANÇLIĞIN İLACI
Kıskançlık, kalp için çok tehlikeli bir hastalıktır. İlacı da ilim ve amel macunudur.
İlim macunu, kıskançlığın dünya ve ahiret te kendisine zarar, kıs kandığı
kimseye de fayda getirdiğine inanmaktır. Kıskançlık dünyada zararlıdır.
Zira devamlı üzüntü ve azaba sebep olur. Çünkü hiçbir vakit geçmez ki
birisi bir nimete sahip olmasın. O halde kıs kandığı kimse için arzu ettiği
üzüntü ve sıkıntıyı kendisi çekmiş olur. Kıskançlıktan daha büyük üzüntü
ve keder yoktur. İnsanın hoşlanmadığı kimse için, kendini sıkıntı ve kedere
sokması kadar büyük bir akılsızlık ve aptallık yoktur. Zira kıskançlıktan,
düşman bir zarar görmez. Çünkü o nimet in Yüce Allah 'ın takdir ve kararında
bir süresi vardır. O süre ne öne alınır ne de sonraya. Ne az olur, ne de çok.
Sebebi, ezelden yapılmış olan takdirdir. Bazıları buna şans derler.
Kıskançlıktan dolayı başkasına verilen nimet in yok olmasını istemenin
zararı kıskanan kimseye olur. Zira baş kasını kıskanmakla, kendi nimetini
kaybeder. Kâfirleri kıskanan kimse imanını bile kaybedebilir. Nitekim,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Kitap ehlinden bazıları s izi yoldan çıkarmak is terler."
Bütün bunlar kıskanan kimsenin dünyada çektiği sıkıntı ve üzüntülerdir.
Bir de ahirette çekilen azab vardır. Kıskanan kimse Yüce Allah'ın kaza ve
kaderine kızmış olur. Yüce Allah'ın ezelde yapmış olduğu taks imatı inkar
etmiş olur. Allah'ın birliğine olan inancı bundan daha büyük bir zarar
olabilir mi? Ayrıca kıskanç kimse, kıskandığı insana şefkat ve merhamet
göstermez. Onun kötülüğünü is ter. Böylece şeytana yoldaş olur. Bundan
daha büyük talihsizlik var mıdır?
Kıs kanan kimsenin bu kadar zararına karşılık, kıs kanılan kimsenin hem dünya, hem de ahirette birçok faydası vardır. Dünyadaki faydaları:
1- Kıskanılan kimse, kendisini kıs kananın sıkıntı ve üzüntü içinde
olmasından başka ne dileyebilir?
2- Kıskançlık öyle büyük bir beladır ki, kıs kanandan başka mazluma
benzeyen bir zâlim yoktur.
3- Kıskanılan kimse kıskanan kimsenin öldüğünü veya kıs kanmaktan
vazgeçtiğini duyarsa üzülür. Zira devamlı olarak nimet içinde olup,
kıskanılmayı arzular.
Dini faydasına gelince:
1- Kıskanıldığı için mazlum duruma düşer.
2- Kıskançlığın neticesi olarak, dil, el ve başka bir şekilde saldırıya
uğrayabilir. Bunun için de kıs kananın sevabı onun defterine geçer.
Günahları da kıskananın defterine yüklenir.
Görülüyor ki, kıskanılanın dünya mali yok olmadığı gibi, üstelik ahiret
nimetine de sahip olur. Kıskanan ise dünyada azap çektiği gibi ahiret te de azaba müstahak olur. Demek ki kıskanç kimse kendi düşmanı, kıskandığı
kimsenin de dostudur.
Kıs kanmanın bu kadar zararına karşılık kıskanmamanın birçok faydası
vardır. En baş ta dünyada iken üzüntü ve sıkıntıdan kurtulur. Eğer âlim ve
dindarları kıskanmayıp dost olursa, kıyamette de onlarla beraber olur. Zira,
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Bugün kiminle dost isen, kıyamette de onunla haşır olursun."
Bunun için derler ki:
İnsan, ya âlim, ya talebe ya da onları seven olmalıdır. Kıskanan kimse bu
üç sınıftan birinde bulunmayıp, bunların sevabından da mahrum kalır.
Kıskanan insanın durumu şuna benzer: Adamın biri düşmanına taş atar.
Taş düşmanına değmeyip geri döner ve kendi gözüne çarparak gözünü kör
eder. Adam daha fazla kızıp bu sefer taşı daha kuvvetli atar. Tekrar taş geri dönüp sol gözünü çıkarır. Bir daha atar, taş dönüp başını kırar. O bunları yaparken düşmanı emin bir yerden durumunu seyredip keyif sürer. Bu, kıskanan kimse ile şeytan arasında geçen manzaranın bir örneğidir.
Kıskançlığın bu kadar zararlı bir zehir olduğunu öğrenen kimse eğer akıllı ise, kıskanmamaya çalışır. Bütün bunlar kıskançlığın ilmi ilacıydı. Bir de ameli ilaç vardır.
Ameli ilaç, kıskançlığın sebeplerini kalbinden atmak için uğraşmaktır. Zira kıskançlığın sebepleri kibir, kendini beğenme, düşmanlık, şan –şöhret tutkusu ve benzeri şeylerdir. O halde bunların kökünü nefsine karşı
savaşarak kalpten söküp atmak gerekir. Kesin ilaç budur. Kalpten sökülüp atılamıyorsa, kıskançlık neyi istiyorsa onun tersi yapılmalıdır. Mesela övmeyi istiyorsa, yermelidir. Nimet in yok olmasını istiyorsa, yardım edip kalması için uğraşmalıdır.
Kıskanan kimsenin kıskandığını övmesi, ona önem ve itibar vermesi kadar
etkili bir ilaç yoktur. Zira o kimse övgüyü duyunca kalbi hoş olur,
aralarındaki düşmanlık kalkar. Nitekim,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Kötülüğe iyilikle karşılık ver. O zaman görürsün ki aranızda düşmanlık
bulunan kimse, şefkatli bir dost olur."
FUSSİLET SURESİ, Ayet : 34
Şeytan, eğer översen s enin acizliğin, hakirliğin ve aş ağılığın ortaya çıkar
diye fitleyebilir. Ama insan serbesttir. İster Yüce Allah'ın buyruğunu tutar,
ister şeytanın fitlemesine uyar.
KISKANÇLIĞI KALPTEN SÖKÜP ATMAK
İnsan nefsiyle ne kadar savaşırsa savaşsın yine de kalbinde sevdiği ile
düşmanı arasında bir fark bulur: Her ikisine aynı nimeti istemez. Hatta
düşmanın nimete kavuşup rahat etmesini hoş karşılamaz. İnsan tabiatını
değiştirmekle mesul değildir. Zira bu insanın gücü dışındadır. Ancak insan
böyle bir durumda iki şeyden mesuldur:
1- Söz ve hareketlerle duygularını belirtmemek.
2- Aklı ile bu sıfatın kötü olduğunu bilmek, onu beğenmemek ve kendinde
yok olmasını dilemek. Bunu yapan kıskançlık günahından kurtulur. Bazıları,
bu sıfatı kötü görmeye lüzum yoktur. Söz v e hareketlerle belli etmedikten
sonra insan mesul değildir, derler. Bize göre mesuldur. Zira kıskançlık
haramdır. Bu harama karşı koymak ise vücudun değil, kalbin işidir. O halde
bir Müslümanın acı çekmesini isteyip, mutlu olmasına üzülmek elbetteki
doğru değildir. Ancak bu sıfatını beğenmemek insanı mesuliyet ten kurtarır.
Kıskançlıktan tamamen kurtulan kimse tam imana sahiptir.


(Kimya-ı Saadet)