2 Haziran 2024 Pazar

TEFVİZNAME ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI MEVLA GÖRELİM NEYLER NEYLERSE GÜZEL EYLER

 

TEFVİZNAME


Hak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen hakk’a tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hallak-ı rahim o’dur
Rezzak-ı kerim o’dur
Fa’al-ı hakim o’dur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil kadıy-ı hacatı
Kıl o’na münacatı
Terk eyle muradatı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandır o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hakk’ın olacak işler
Boştur gam-u teşvişler
O hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep işleri faiktir
Birbirine layıktır
Neylerse muvafıktır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor akma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Mü’min işi renk olmaz
Âkil huyu cenk olmaz
Ârif dili tenk olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-i cemilimdir
Takdir kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dilde o’nun adı
Her canda o’nun yadı
Her kuladır imdadı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Naçar kalacak yerde
Nagâh açar o perde
Derman eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda
Kâh kahr-u kâh ihsanda
Her anda o bir şanda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh mu’ti-u kâh mani’
Kâh darr-u kâh nafi’
Kâh hafız-u kâh rafi’
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh abdin eder ârif
Kâh eymen-ü kâh haif
Her kalbi o’dur sarif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh kalbini boş eyler
Kâh halkini hoş eyler
Kâh aşkina dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh sade-ü kâh rengîn
Kâh tab’ın eder sengîn
Kâh hırem-ü kâh gamgîn
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bu nas ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden ırak olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her daim o’nu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayran-ı hak ol şöyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut o’nu bul
Koy gafleti hazır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var
Her nesnede zinet var
Her işte ganimet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil elsine-i halkı
Aklam-ı hak ey hakkı
Öğren edeb ve hulku
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Allah görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş

İbrahim Hakkı Hazretleri

8 Nisan 2015 Çarşamba

AMENERRASULÜ BAKARA SURESİNİN SON İKİ AYETİ ARAPÇA LATİN HARFLERİ İLE OKUNUŞU ANLAMI FAZİLETİ FAYDALARI

AMENERRASULÜ BAKARA SURESİNİN SON İKİ AYETİ  ARAPÇA LATİN HARFLERİ İLE OKUNUŞU ANLAMI FAZİLETİ FAYDALARI

ARAPÇA OKUNUŞU

Bismillahirrahmanirrahim

Amenerrasulü bima ünzile ileyhi mirrabbihi vel mü'minun,küllün amene billahi vemelaiketihi ve kütübihi ve rusülih,la nüferriku beyne ehadin min rusülih,ve kalu semi'na ve ata'na gufraneke rabbena ve ileykelmesir.La yükellifullahü nefsenilla vüs'aha,leha ma kesebet ve aleyha,mektesebet,rabbena latüahızna innesiyna ev ahta'na,rabbena vela tahmil aleyna ısran kema hameltehü alelleziyne min gablina,rabbena vela tühammilna,mala takatelena bih,va'fü anna,vağfirlena,verhamna,ente mevlana fensurna alel gavmil kafiriyn.

ANLAMI

O peygamber de kendisine Rabbinden indirilene iman etti,Mü'minler de (onlardan) her biri Allah'a,onun meleklerine,kitaplarına,peygamberlerine inandı."Onun(Allah'ın) peygamberlerinden hiç birini diğerlerinin arkasından ayırmayız(hepsine inanırız),dinledik,(kabul ettik)emrine itaat ettik,Ey Rabbimiz,mağfiretini isteriz.Son varışımız ancak sanadır" dediler.Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez.Herkesin kazandığı hayır faidesine,yaptığı şer kendi zararınadır."Ey Rabbimiz,unuttuk,yahut yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme.Ey Rabbimiz,bizden evvelki ümmetlere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme,Ey Rabbimiz takat getiremeyeceğimizi bize taşıtma.Bizden sadır olan günahları sil,bağışla,bizi esirge.Sen mevlamızsın bizim.Artık kafirler ruhuna karşı bize yardım et."



MARİFETNAMEDEN RÜYA TABİRLERİ ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI HZ.

Erzurumlu İbrahim Hakkı  Marifetnameden rüya tabirleri ile ilgili açıklamalar
Safî olmayan gönül, uyku halinde rüya ile geçmiş ve gelecek işlerden haber almıştır; ya misal ile veya tabir ile bilmiştir.   Ruh vücudun dışını bırakıp, içine gider, O an burun hisleri  muattal olur. Uyku halini cisim, onunla bulur. Beynin hisleri kalbe indiğinde, kalb o an ruhun içine döner. Kalbe işaretler ilham olur. Asıldan kalb muştular alır. Vasıtasız bulursa faydalıdır. Aynısı çıkarsa vakıadır. Kalb eğer vasıta ile haberdar olsa, gördüğü düşten tabir olunur. O an gelir kalbe gördüğü rüya; ona ya işaret veya müjdedir. Rüyada görülen şeyin arapça isminin ilk harfi alınır. Ne ise o harflerle bilinir.
 Elif, ululuğa işaret olur. kadrinin yükseleceğine müjde olur.
Be ise, cisim ve cana rahattır.
Te ise, hacetin elde edilmesidir.
Se ise, düşman üzere yardımdır.
Cim ise, fırsat ve ganimettir.
Ha ise, izzet ve saadettir.
Hı ise, her murada kavuşmaktır.
Dal ise, zahmet ve meşakkattir.
Zel ise mal, mülk ve devlettir.
Rı ise, devlete delalettir.
Zı, metin itikade kalbe yeder.
Sin, emin olmağa alâmettir.
Şin, yaptığına nedâmettir.
Sad, kâm almağa müjdedir.
Dad, mal bulmağ işarettir.
Tı ise, düşmanı helak olacak.
Zı ise, kalbi hüzün ile dolacak.
Ayn ise, gönülde karışıklık bula.
Gayn ise, nefsine zulüm olur işi.
Fe ise, rütbesi yükselir.
Kaf ise, devlet ve malı bula.
Kef ise, kaybettiği sevinçli gelir.
Lem ise, o emin olur hoş dem.
Mim olursa, muradını alacak.
Nun ise, hatırı melûl olacak.
Vav ise, işleri kolay olur.
He ise, hüzün ile gözyaşı döker.
Ye ise, taate muvaffak

24 Ağustos 2011 Çarşamba

SEĞİRMELER MARİFETNAME SEYİRMELER


Erzurumlu İbrahim Hakkı vücutta meydana gelen seğirmeler ile ilgili açıklamaları
 Başın tepesinin seğrimesi, makamdan haber verir. Başın önünün seğrimesi,
devlete yeser oldu. Başın yan tarafının seğrimesi, gerek sağ ve gerek sol,
hayırdır. Alın seğrimesinde; sağ iyş, sol haberdir Kaş seğrimesinde; sağ ve
sol dostluktur. Kaşların ortası seğrirse; sağı zevk, solu kederdir. Dil
seğrirse; sağı hüzün, solu şenliktir. Gözün dışının seğrimesinde; sağda
kötüleme, soldazinettir. göz bebeği seğrimesinde; Sağı ağrı, solu sürurdur.
Göz kuyruğu seğrimesinde; sağda sevinç, solda maldır. Göz altı seğrimesinde;
sağda sevinç, solda hışımdır. Yanak seğrimesinde; sağda hayır solda maldır.
Burun kaşınması yoldur: Sağda kahır, solda mevkidir. Dudak üstü
seğrimesinde; sağda rızık, solda şenliktir. Dudak ucu seğrimesinde; sağda
zarar, solda şenliktir. Dudak altı seğirmesi; sağ ve solda yahşidi.
Seğriyen çene; sağda iyş, solda güzelliktir. Kulak seğrir; sağ ve solda hoş
haberdir. Boğaz da kulakla seğirirse; sağda mal, solda gamdır. Döş seğrirse;
sağda hüzün, solda kederdir. Pazu ve el seğrimesi; sağda rızık, solda
maldır. Dirsek seğirir; sağda ve solda hoş haberdir. Kolların seğrimesi;
sağda kötüleme, solda manevî ayıptır. Bilek seğrimesi; sağda mal, olda
meşakkattir. el üstü seğirmesinde; sağda hüzün solda şereftir. El seğirmesi;
sağ ve sola rızık ve maldı. Başparmak seğrimesine; sağda yük, solda kâmdır.
Şahadet parmağı titrerse; sağda ve solda sebeblerdir. Orta parmak; sağda
hüzün, solda şenliktir. Serçe parmak seğrimesi; sağda mevki, solda gamdır.
Yüzük parmağı seğrimesi; solda hayır, sağda maldır. Göğüs seğrimesi olur;
ağı hüzün, solu sürurdur. Meme seğrimesi; sağda mevki, solda şenliktir.
Karının tam seğrimesi; sağda birleşme, solda kâmdır. Göbek seğrimesi; sağda
hüzün, solda sürurdur Bedenin bir yanının seğrimesi; sağı sevinç, solu
maldı. Böğür seğrimesi, solu rızık, sağı mevkidir. oyluk seğrimesi; sağı
mihr, solu oğuldur. Kasık seğrimesi; sağ cima, sol seferdir Husye
seğrimesi; sağda çocuk, solda gamdır. Makat seğrimesi, solda yol, sağda
maldır. Baldır seğrimesi; sağ iyş, sol seferdir. Diz seğrimesi; sağda
hüzün, solda sürurdur. Diz alı seğrimesi; sağda yol, solda kaderdir. Bacak
seğrimesi; sağda mal, solda mevkidir ve yolculuktur. Bacak dışı seğrimesi;
sağda yol, solda erzaktır Bacak içi seğrimesi; sağda mal, solda
ayrılıktır. Topuk seğrimesi; sağda kavuşma, solda seferdir. Ayak arkası
seğrimesi; sağda hüzün, solda safadır. Topuk ve el seğrimesi; sağda yürüme,
solda maldır. Taban seğrirse; sağda yürüme, solda şereftir. Başparmak
seğrimesi; sağda mal, solda kâmdır. İkinci parmak seğrimesi; sağa ve solda
hoş haberdir. Orta parmak; sağda ve solda cidaldir. Serçe parmak seğrimesi;
sağda cidal, solda sürurdur. Serçe parmak yanındakinin seğrimesi; sağ ve
solu rızık ve maldır. Eğer bir yerin seğrise, bak, burada hükümleri hatırla
ve şüphesiz itimat et. Damar neden oynar? Hak'dır onu depreten O an
işaretlerini anla ve müjdelerini bekle.)


22 Ağustos 2011 Pazartesi

HASBİYALLAH HASBİYALLAHÜ VE Nİ'MEL VEKİL


HASBİYALLAH HASBİYALLAHÜ VE Nİ'MEL VEKİL
" Allah bana yetişir, O, güvenilip dayanılan ne güzel vekil demektir". Birkaç âyet-i kerime meali şöyledir:

Sana hile yapmak isterlerse, Allah sana kâfidir. [Enfal 62]

[Ey resulüm, senden] yüz çevirirlerse, de ki: “Hasbiyallahü la ilahe illa hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azim”  Allah bana kâfidir, Ondan başka ilah yoktur, ben sadece Ona güvenir, Ona dayanırım. O büyük Arşın sahibidir. [Tevbe 129]

Tevekkül edene Allah kâfidir. [Talak 3]

Allah kuluna kâfi değil mi? [Zümer 36]

De ki: Hasbiyallahü aleyhi yetevekkel-ül-mütevekkilün = Bana Allah yeter, güvenip dayanacaklar, ancak Ona güvenip dayanırlar. [Zümer 38]

Allah’a dayan; vekil olarak Allah sana yeter. [Nisa 81]

Allahü teâlâ tevekkül edenleri elbette sever. [Al-i İmran 159]

Müminlere, “Düşmanlarınız, size karşı asker topladı; onlardan sakının” denildiğinde bu, onların imanlarını arttırdı ve “Hasbünallahü ve ni’mel vekil” dediler. [Al-i İmran 173]

Bu konudaki birkaç hadis-i şerif meali de şöyledir:

Hasbiyallahü ve ni’mel vekil sözü her korku için bir emniyettir. [Deylemi]

Sabah akşam 7 kere, “Hasbiyallahü lâ ilahe illahü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabb-ül arşil azîm” okuyan, dünya ve ahiret sıkıntısından kurtulur. [İbni Sünni]

Sıkıntılı iken “Hasbünallahü ve ni’mel-vekîl” deyin! [İbni Mürdeveyh]

Tedbir al, buna rağmen bir işe gücün yetmezse, “Hasbiyallahü ve ni’mel vekîl de! [Buhari]
Hasbiyallah, “Allah bana yeter”; hasbünallah ise, “Allah bize yeter, bize kâfidir” demektir.

Her namazdan sonra, [dua ederken] şu on cümleyi söyleyenin duaları kabul olur: 1- Dinim için Allah bana kâfidir. 2- Dünyam için Allah bana kâfidir. 3- [İki cihan] endişelerim için Allah bana kâfidir. 4- Haset eden için Allah bana kâfidir. 5- Bana haksızlık eden için Allah bana kâfidir. 6- Kötülük etmek isteyen için Allah bana kâfidir. 7- Ölüm anında Allah bana kâfidir. 8- Kabirde Allah bana kâfidir. 9- Mizanda Allah bana kâfidir. 10- Sıratta Allah bana kâfidir. Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah bana kâfidir. Ona tevekkül eder, Ona yalvarırım. [Nevadir-il Usul, Hâkim-i Tirmizi]
alıntıdır


7 Mayıs 2010 Cuma

KISKANÇLIK ve ZARARLARI

KISKANÇLIK ve ZARARLARI
Öfkeden kin, kinden de kıskançlık doğar. İnsanı felakete sürükleyen
şeylerden birisi de kıs kançıktır.
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Kıskançlık iyi amelleri yok eder."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Üç şey var ki, hiç kimse onlardan kurtulamaz:
1- Başkas ı hakkında kötü düşünmek (su-i zan).
2- Fal.
3- Kıskançlık.
Bunların ilaçlarının ne olduğunu s ze öğreteyim: Kötü sanı bes lediğiniz
zaman onu araştırıp üzerinde durmayınız. Kötü fal meydana gelirse, ona
güvenmeyiniz. Kıskandığınız zaman dilinizi ve elinizi kıskançlığın
gerektirdiği ş eylerden uzak tutunuz."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Sizden önceki ümmetlerde meydana geldiği için yok olmalarına sebep olan
şey sizde de görünmeye başladı. O, kıskançlık ve düşmanlıktır.
Muhammed'in (S.A.S.) ruhu kudret inde olan Allah'a yemin ederim ki,
imanınız olmadan cennete giremezsiniz; bir birinizi sevmeden imanınız
olmaz. Bunun ne ile elde edildiğini size bildireyim: Birbirinize yüks ek sesle selam veriniz."
Zekeriya (A.S.) diyor ki:
"Yüce Allah buyuruyor ki: kıs kanan kimse benim nimet ime düşmandır;
kullarım arasında yaptığım taksimi beğenmiyor."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Altı sınıf insan çeşit günahla hesapsız cehenneme girer.
Hükümdarlar, zulümle,
Cahiller inatla,
Zenginler kibirle,
Tüccarlar ihanetle,
Köylüler cahillikle,
Âlimler kıskançlıkla."
Enes (R.A.) diyor ki:
"Bir gün Resulullah'ın huzurunda oturuyordum. "Şu anda cennetlik birisi
içeri girecek." buyurdu. Ensardan birisi girdi. Yeni abdest almış , sol elinde
takunyaları, sakalından su damlıyordu. Ertesi gün yine böyle buyurdu.
İçeri aynı şahıs girdi. Üç gün böyle devam etti. Abdullah İbn Amr adamın
amelinin ne olduğunu öğrenmek istedi. Adam şöyle dedi: Hiç kimseyi iyi
bir şeyinden dolayı kıskanmadım."
Avn İbn Abdullah devlet baş kanlarından birine şu öğütte bulundu:
"Kibirden uzak ol. Zira bundan önce işlenen bütün günahlar kibirden
dolayı idi; iblis kibirli olduğu için secde etmedi.
Hırstan uzak ol. Zira Adem'i (A.S.) cennetten hırs çıkardı.
Kıskançlıktan uzak ol. Zira haksız yere dökülen ilk kan kıs kançlıktandı:
Adem'in (A.S.) oğlu, kardeşini bu yüzden öldürdü.
Yüce Allah'ın sıfatlarından veya As hab-ı Kiram'ın s özlerinden
konuşulduğu zaman dinle.
Dilini fazla şeylerden koru."
İbn-i Sirin diyor ki:
"Dünya nimeti için hiç kimseyi kıskanmadım. Zira eğer o kimse cennet ehli
ise, cennet nimetlerinin yanında onun sahip olduğu nimetlerin ne değeri
var. Eğer cehennemlik ise, kendisi ateşe girdikten sonra dünyada sahip
olduğu nimetin ne faydası var?"
Ebu Derda (R.A.) diyor ki:
"Devamlı olarak ölümünü hatırlayan kims ede ne neşe olur, ne de
kıskançlık."
KISKANÇLIĞIN ASLI
Kıskançlık, başkasının bir nimete sahip olmasını istememek, veya elinde
var olan nimetin yok olmasını istemekt ir. Bunun için kıskançlık haramdır.
Haramlığı, doğru eserler ve sağlam hadislerle sabit t ir. Verilmiş olan bir
nimetin olmamasını istemek, Yüce Allah'ın hükmünü beğenmemektir. Bu da
kalbin pisliğinden ileri gelir. Zira sana ulaşmayan bir malın yok olmasını
istemek kötü kalplilikten başka bir şey değildir.
Başkasının sahip olduğu nimetin yok olmasını istememek fakat kendi için
benzerini istemek gıptadır. Dinde is e gıpta iyidir ve hatta farz bile olabilir.
Zira,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Bunda (iyi işlerde) rekabet edenler, rekabet etsinler."
MUTAFFİFİN SURESİ, Ayet : 26
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Allah'tan mağfiret için yarışınız."
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Kıskançlık ancak iki şeyde caizdir:
1- Yüce Allah 'ın kendisine mal ve ilim verdiği ve bu malında ilmi ile hareket
eden kimse.
2- İlmi olup malı olmayan, fakat "Eğer benim malım olsaydı hayra
harcardım" diyen kimse. Sevaba her ikisi de ortaktırlar.
Malını kötü yolda harcayan için, benim "Malîm olsaydı ben de böyle
harcardım" diyen kimse de aynı günaha ortak olur."
Bu çeşit isteğe de kıskançlık denir. Ama bu is tekte baş kasının nimetinin
yok olması arzulanmıyor. Hiçbir yerde baş kasına verilen nimeti
beğenmemek caiz değildir. Ancak o nimetin sahibi zâlim ve fasık olursa,
nimeti de zulüm ve fısk aracı yaparsa o zaman ondaki nimetin yok olmasını
istemek caizdir. Zira aslında nimetin yok olması değil, zulmün ve fıskın yok
olması istenmiş olur.
KISKANÇLIĞIN İLACI
Kıskançlık, kalp için çok tehlikeli bir hastalıktır. İlacı da ilim ve amel macunudur.
İlim macunu, kıskançlığın dünya ve ahiret te kendisine zarar, kıs kandığı
kimseye de fayda getirdiğine inanmaktır. Kıskançlık dünyada zararlıdır.
Zira devamlı üzüntü ve azaba sebep olur. Çünkü hiçbir vakit geçmez ki
birisi bir nimete sahip olmasın. O halde kıs kandığı kimse için arzu ettiği
üzüntü ve sıkıntıyı kendisi çekmiş olur. Kıskançlıktan daha büyük üzüntü
ve keder yoktur. İnsanın hoşlanmadığı kimse için, kendini sıkıntı ve kedere
sokması kadar büyük bir akılsızlık ve aptallık yoktur. Zira kıskançlıktan,
düşman bir zarar görmez. Çünkü o nimet in Yüce Allah 'ın takdir ve kararında
bir süresi vardır. O süre ne öne alınır ne de sonraya. Ne az olur, ne de çok.
Sebebi, ezelden yapılmış olan takdirdir. Bazıları buna şans derler.
Kıskançlıktan dolayı başkasına verilen nimet in yok olmasını istemenin
zararı kıskanan kimseye olur. Zira baş kasını kıskanmakla, kendi nimetini
kaybeder. Kâfirleri kıskanan kimse imanını bile kaybedebilir. Nitekim,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Kitap ehlinden bazıları s izi yoldan çıkarmak is terler."
Bütün bunlar kıskanan kimsenin dünyada çektiği sıkıntı ve üzüntülerdir.
Bir de ahirette çekilen azab vardır. Kıskanan kimse Yüce Allah'ın kaza ve
kaderine kızmış olur. Yüce Allah'ın ezelde yapmış olduğu taks imatı inkar
etmiş olur. Allah'ın birliğine olan inancı bundan daha büyük bir zarar
olabilir mi? Ayrıca kıskanç kimse, kıskandığı insana şefkat ve merhamet
göstermez. Onun kötülüğünü is ter. Böylece şeytana yoldaş olur. Bundan
daha büyük talihsizlik var mıdır?
Kıs kanan kimsenin bu kadar zararına karşılık, kıs kanılan kimsenin hem dünya, hem de ahirette birçok faydası vardır. Dünyadaki faydaları:
1- Kıskanılan kimse, kendisini kıs kananın sıkıntı ve üzüntü içinde
olmasından başka ne dileyebilir?
2- Kıskançlık öyle büyük bir beladır ki, kıs kanandan başka mazluma
benzeyen bir zâlim yoktur.
3- Kıskanılan kimse kıskanan kimsenin öldüğünü veya kıs kanmaktan
vazgeçtiğini duyarsa üzülür. Zira devamlı olarak nimet içinde olup,
kıskanılmayı arzular.
Dini faydasına gelince:
1- Kıskanıldığı için mazlum duruma düşer.
2- Kıskançlığın neticesi olarak, dil, el ve başka bir şekilde saldırıya
uğrayabilir. Bunun için de kıs kananın sevabı onun defterine geçer.
Günahları da kıskananın defterine yüklenir.
Görülüyor ki, kıskanılanın dünya mali yok olmadığı gibi, üstelik ahiret
nimetine de sahip olur. Kıskanan ise dünyada azap çektiği gibi ahiret te de azaba müstahak olur. Demek ki kıskanç kimse kendi düşmanı, kıskandığı
kimsenin de dostudur.
Kıs kanmanın bu kadar zararına karşılık kıskanmamanın birçok faydası
vardır. En baş ta dünyada iken üzüntü ve sıkıntıdan kurtulur. Eğer âlim ve
dindarları kıskanmayıp dost olursa, kıyamette de onlarla beraber olur. Zira,
Peygamberimiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Bugün kiminle dost isen, kıyamette de onunla haşır olursun."
Bunun için derler ki:
İnsan, ya âlim, ya talebe ya da onları seven olmalıdır. Kıskanan kimse bu
üç sınıftan birinde bulunmayıp, bunların sevabından da mahrum kalır.
Kıskanan insanın durumu şuna benzer: Adamın biri düşmanına taş atar.
Taş düşmanına değmeyip geri döner ve kendi gözüne çarparak gözünü kör
eder. Adam daha fazla kızıp bu sefer taşı daha kuvvetli atar. Tekrar taş geri dönüp sol gözünü çıkarır. Bir daha atar, taş dönüp başını kırar. O bunları yaparken düşmanı emin bir yerden durumunu seyredip keyif sürer. Bu, kıskanan kimse ile şeytan arasında geçen manzaranın bir örneğidir.
Kıskançlığın bu kadar zararlı bir zehir olduğunu öğrenen kimse eğer akıllı ise, kıskanmamaya çalışır. Bütün bunlar kıskançlığın ilmi ilacıydı. Bir de ameli ilaç vardır.
Ameli ilaç, kıskançlığın sebeplerini kalbinden atmak için uğraşmaktır. Zira kıskançlığın sebepleri kibir, kendini beğenme, düşmanlık, şan –şöhret tutkusu ve benzeri şeylerdir. O halde bunların kökünü nefsine karşı
savaşarak kalpten söküp atmak gerekir. Kesin ilaç budur. Kalpten sökülüp atılamıyorsa, kıskançlık neyi istiyorsa onun tersi yapılmalıdır. Mesela övmeyi istiyorsa, yermelidir. Nimet in yok olmasını istiyorsa, yardım edip kalması için uğraşmalıdır.
Kıskanan kimsenin kıskandığını övmesi, ona önem ve itibar vermesi kadar
etkili bir ilaç yoktur. Zira o kimse övgüyü duyunca kalbi hoş olur,
aralarındaki düşmanlık kalkar. Nitekim,
Yüce Allah buyuruyor ki:
"Kötülüğe iyilikle karşılık ver. O zaman görürsün ki aranızda düşmanlık
bulunan kimse, şefkatli bir dost olur."
FUSSİLET SURESİ, Ayet : 34
Şeytan, eğer översen s enin acizliğin, hakirliğin ve aş ağılığın ortaya çıkar
diye fitleyebilir. Ama insan serbesttir. İster Yüce Allah'ın buyruğunu tutar,
ister şeytanın fitlemesine uyar.
KISKANÇLIĞI KALPTEN SÖKÜP ATMAK
İnsan nefsiyle ne kadar savaşırsa savaşsın yine de kalbinde sevdiği ile
düşmanı arasında bir fark bulur: Her ikisine aynı nimeti istemez. Hatta
düşmanın nimete kavuşup rahat etmesini hoş karşılamaz. İnsan tabiatını
değiştirmekle mesul değildir. Zira bu insanın gücü dışındadır. Ancak insan
böyle bir durumda iki şeyden mesuldur:
1- Söz ve hareketlerle duygularını belirtmemek.
2- Aklı ile bu sıfatın kötü olduğunu bilmek, onu beğenmemek ve kendinde
yok olmasını dilemek. Bunu yapan kıskançlık günahından kurtulur. Bazıları,
bu sıfatı kötü görmeye lüzum yoktur. Söz v e hareketlerle belli etmedikten
sonra insan mesul değildir, derler. Bize göre mesuldur. Zira kıskançlık
haramdır. Bu harama karşı koymak ise vücudun değil, kalbin işidir. O halde
bir Müslümanın acı çekmesini isteyip, mutlu olmasına üzülmek elbetteki
doğru değildir. Ancak bu sıfatını beğenmemek insanı mesuliyet ten kurtarır.
Kıskançlıktan tamamen kurtulan kimse tam imana sahiptir.


(Kimya-ı Saadet)